Önül, meslekteki tecrübelerini Hibya Haber Ajansı'na anlattı.
Sur’un dar sokaklarında yer alan atölyede, rengarenk halılar, kilimler, minderler ve duvar halıları dikkat çekiyor. 35 yıl önce Süryani bir ustanın yanında çıraklık yaparak mesleğe başladığını belirten Abdurrahman Önül, halı dokumacılığının yalnızca bir zanaat değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu vurguladı.
Görülen heybe, halı, kilim, minder ve duvar halılarının atölyede işlendiğini belirten Önül, "Halı dokumacılığı, ne kadar bir zanaat gibi görünse de bir sanattır da aslında; çünkü kullanılan iplerin rengi, işlenen desenler, şekiller, bir insanın duygularını, bir kültürü, bir yöreyi görünür hale getirir” dedi.
Önül, halıların pamuk, yün, ipek veya kıl ipliklerle dokunduğunu, her bir düğümün tek tek ve sabırla işlendiğini değinerek, dokuma sırasında, “kirkit” adı verilen özel bir sıkıştırma aletinin kullanıldığını ve çözgü iskeletinde her çift tele ipliklerin farklı tekniklerle bağlandığını ifade etti.
Geleneksel halıcılıkta beş temel dokuma tekniği olduğunu dile getiren Önül, bunları “kilim tekniği, cicim tekniği, zilim tekniği, noppen dokuma tekniği ve sumak dokuma tekniği” olarak sıraladı. Düğüm tekniklerinin ise yöreye ve ustaya göre farklılık gösterdiğini belirten Önül, Türk-Gördes düğümü, İspanyol düğümü, İran-Sine düğümü ve Hekim düğümünü örnek verdi.
Dokuma halıcılığın en fazla İran’da yaygın olduğunu, ancak bölgedeki geleneksel ustalarla yaşatılmaya devam ettiğini aktaran Önül, sektörde yaşanan değişimi şu sözlerle anlattı:
“Eskiden çok daha fazla satış vardı, sipariş çok daha fazla alıyorduk. Ancak zamanla endüstrinin gelişmesiyle birlikte hazır halı modelleri ve çeşitlerinin artması, dokuma halı ve ürünlere olan ilgiyi azalttı. Şu an heybe satışı daha fazla; turistik açıdan dokuma heybeler çok daha fazla ilgi görüyor.”
Mesleğin eski gücünü yitirdiğini söyleyen usta halıcı, yine de atölyede genç kızlara ve yöredeki kadınlara dokuma ürünlerin nasıl yapıldığını öğretmeye devam ettiklerini belirtti.
Hibya Haber Ajansı